
Mehmet Y. YILMAZ, Bülent DÜZGİT için yazdı:Şahane bir insanı kaybettikYILLARDIR bu köşede her gün izlediğiniz, bir sabah vakti içinizde sıcak bir tebessüm yaratacak karikatürleri artık göremeyeceksiniz.
Çünkü Bülent Düzgit’i kaybettik.
Hepimize sıcak ışıltılar saçan o pırlanta kalbi hem ona hem de bizlere ihanet etti.
Bülent Düzgit’i tam 25 sene önce Cağaloğlu’ndaki Hürgün binasında tanımıştım.
Ben yeni dergiler çıkarmak için o binaya transfer edilmiş “genç gazeteci” idim, o da efsanevi Çarşaf dergisinin en parlak karikatüristi.
Biraz çekinerek “Benim dergilerim için de bir şeyler çizmek ister misiniz” diye sorduğumu hatırlıyorum. Onun, o mahcup tebessümü ile “Nasıl uygun görürseniz” dediğini de.
O yanıtı duyunca dalga geçtiğini düşünmüştüm, tanıdıkça bunun doğal üslubu olduğunu öğrenme fırsatını da buldum.
“İstanbul çelebisi” diye tarif edilebilecek bir kişilikti.
Saygılı, mesafeli, insanları incitmeye çekinen bir karikatürcü!
Bir tür “oksimoron” gibi görünüyor ilk bakışta. Ama işin aslı “latife latif olsa gerek” düsturuyla hareket eden bir neslin belki de son temsilcisi olmasıydı.
Rahmetli Oğuz Aral, Bülent Düzgit’in gündüzleri “çelebi” geceleri bir “kurt adam” olduğunu iddia ederdi, şaka yollu.
Hürriyet’teki “portreler” yazılarında Düzgit için şunu yazmıştı:
“Siz bir insanın hem iyi kalpli, hem terbiyeli, hem masum ve hem de KARİKATÜRCÜ olabileceğine inanıyor musunuz yoksa?”
Evet, ben inanırdım. Hem iyi kalpli, hem terbiyeli, hem masum ve hem de mükemmel bir desene ve mizah anlayışına sahip şahane bir karikatürcüydü.
Bu köşenin eski tadı kalmayacak. Artık Bülent Düzgit yok. İnce mizah öldü.
Okuyucularımızın, sevenlerinin, ailesinin başı sağ olsun, Allah rahmet eylesin.
.......................... Mehmet Y. YILMAZ>>kaynak>>
Çünkü Bülent Düzgit’i kaybettik.
Hepimize sıcak ışıltılar saçan o pırlanta kalbi hem ona hem de bizlere ihanet etti.
Bülent Düzgit’i tam 25 sene önce Cağaloğlu’ndaki Hürgün binasında tanımıştım.
Ben yeni dergiler çıkarmak için o binaya transfer edilmiş “genç gazeteci” idim, o da efsanevi Çarşaf dergisinin en parlak karikatüristi.
Biraz çekinerek “Benim dergilerim için de bir şeyler çizmek ister misiniz” diye sorduğumu hatırlıyorum. Onun, o mahcup tebessümü ile “Nasıl uygun görürseniz” dediğini de.
O yanıtı duyunca dalga geçtiğini düşünmüştüm, tanıdıkça bunun doğal üslubu olduğunu öğrenme fırsatını da buldum.
“İstanbul çelebisi” diye tarif edilebilecek bir kişilikti.
Saygılı, mesafeli, insanları incitmeye çekinen bir karikatürcü!
Bir tür “oksimoron” gibi görünüyor ilk bakışta. Ama işin aslı “latife latif olsa gerek” düsturuyla hareket eden bir neslin belki de son temsilcisi olmasıydı.
Rahmetli Oğuz Aral, Bülent Düzgit’in gündüzleri “çelebi” geceleri bir “kurt adam” olduğunu iddia ederdi, şaka yollu.
Hürriyet’teki “portreler” yazılarında Düzgit için şunu yazmıştı:
“Siz bir insanın hem iyi kalpli, hem terbiyeli, hem masum ve hem de KARİKATÜRCÜ olabileceğine inanıyor musunuz yoksa?”
Evet, ben inanırdım. Hem iyi kalpli, hem terbiyeli, hem masum ve hem de mükemmel bir desene ve mizah anlayışına sahip şahane bir karikatürcüydü.
Bu köşenin eski tadı kalmayacak. Artık Bülent Düzgit yok. İnce mizah öldü.
Okuyucularımızın, sevenlerinin, ailesinin başı sağ olsun, Allah rahmet eylesin.
.......................... Mehmet Y. YILMAZ>>kaynak>>