kaleminden NECATI ABACI
...............
Tarsuslu ortadirek bir ailenin üç çocuğundan biri. Kendini bildi bileli ağır bir karikatür hastası.
Dergilerde, gazetelerde, tabii karikatür kitaplarında, nerede karikatür varsa, çocuk yaşında bulup buluşturup onlara sahip oluyor.
Ondan sonra da, onları teker teker kesip defterlere yapıştırıp kitaplaştırıyor.
Bunlar da yetmiyor, karikatürcüleri yakından tanımak için, rahmetli babasına, "Karnemde hiç kırık yok, bana hediye falan da alm
ayın, hediye olarak Akşehir Nasreddin Hoca Şenliği'ne götürün, orada karikatürcüleri yakından görüp tanıyayım. Bu bana yeter de artar bile," diyor.
ayın, hediye olarak Akşehir Nasreddin Hoca Şenliği'ne götürün, orada karikatürcüleri yakından görüp tanıyayım. Bu bana yeter de artar bile," diyor.
Oysa karnesi dökülüyor.
İlk büyük yalanını da bu şekilde karikatür aşkına babasına söylemiş oluyor.
Eee... Adam olacak çocuk yalanından belli oluveriyor.
Baba Abacı'da bu mutlu (!) haberi alınca hasta oğlunu Akşehir'e terapiye götürüyor tabii...
Ama yazık!
Necati'nin görüp tanımak istediği çizerlerin hiçbiri o yıl Akşehir'de yok.
Tarsus'ta açtığı resim ve karikatür sergisine Nâzım Hikmet, Halikarnas Balıkçısı ve bazı aydın sanatçıların portrelerini çizip koyunca, sergiyi basan faşolar tüm çizdiklerini parçalıyorlar. Bu olaydan sonra Baba Abacı, oğlunu kısa bir süre Tarsus'tan uzaklaştırıyor.
Önce Ankara'ya, sonra da Gaziantep'e akrabalarının yanına gidiyor.
Sebep, üniversite giriş sınavlarına hazırlık!..
Güç de olsa puanı tutturan Necati Abacı, kapağı İstanbul Tatbiki Güzel Sanatlar'a atıyor.
Okulda, kendi sınıfında Gırgır dergisinin birçok çizeriyle birlikte olmak, ona ister istemez heyecan veriyor. Ayrıca iki sınıf üstünde de Gürbüz Doğan Ekşioğlu ile Mahmut Karatoprak'ın olması, özlediği ortam için bulunmaz bir şans ve fırsat...
1981'de mezun olan Abacı, kendini basın ve reklam ajanslarının içinde buluveriyor.
Birçok mizah, sanat ve fotoğraf dergilerinin aranılan çizeri oluveriyor.
Sürekli olarak reklam ajanslarının içinde bulunması, onun ister istemez gazetelere günlük karikatür çizmesini engelliyor.
Katıldığı ulusal ve uluslararası karikatür yarışmalarında küçüklü, büyüklü 40 dolayında ödül kazanıyor. Bu ödüllerin 10'u uluslararası yarışmalardan geliyor.
Portresinin güçlü olması, Abacı'yı bu dalda ön sıralara çıkarıyor.
Açtığı 13 kişisel sergiden 10'u portre sergileri oluyor. Necati ne yazık ki bu çalışmalarını hâlâ kitaplaştıramadı.
Bu kitabı herkesten önce, hatta kendinden önce benim beklediğimi de çok iyi biliyor.
Çünkü, bunlar rastgele çizilmiş portreler değil. Özene, bezene, arayarak çizilmiş başarılı portreler.
Bir Kuzgun Acar'ın portresi bu alanda çizilmiş çok başarılı bir örnektir. Ben bile bu portreye sık sık bakıp, Kuzgun'u anarım. Bu dünyaya her zaman bir Kuzgun Acar gelmez, böyle bir portre de her zaman çizilemez.
Necati Abacı karikatürümüzde iki akademisyen karikatürcüden biridir.
Gürbüz Doğan Ekşioğlu, Marmara Üniversitesi Güzel Sanatlar Fakültesi Grafik Bölümü'nde öğretim üyeliği yaparken, Necati Abacı da 1985-1990 yılları arasında önce İzmir 9 Eylül Üniversitesi Güzel Sanatlar Fakültesi'nde öğretim üyeliği yaptı, şimdi de İstanbul Beykent Üniversitesi Güzel Sanatlar Fakültesi Grafik Bölümü'nde öğretim üyesidir.
Sessiz, kendi halinde biridir.
Hiç kimseye 'hayır' diyememesi yüzünden, reklam ajanslarında sabahlara kadar aralıksız çalıştı. Bu yüzden neredeyse yatağa düşecekti.
Boş vakit bulursa bol bol fotoğraf çeker ve Tarsus'a annesini ziyarete gider.
Reklam ajanslarında karikatür çalışmalarına gereğinden az zaman ayırdığı günlerde kendini şöyle eleştirirdi:
"Semih Abi, dün yine Türk karikatürüne yarım gün katkıda bulundum."
_________________________________________
kaynak-Semih Balcıoğlu,
kaynak-Semih Balcıoğlu,
Memleketimden Karikatürcü Manzaraları
(can, 2oo3, istanbul)
(can, 2oo3, istanbul)
____________________________________________________________________*22.07.2008*